GİRİŞİMCİLİK NASIL OLMALI...GİRİŞİMCİ VE GİRİŞİMCİYE DAİR HER ŞEY.... GİRİŞİMCİ RUHU NASIL OLMALI? NASIL GİRİŞİMCİ OLUNUR….Girişimci güç psikolojide saklı
Girişimcilik ruhuna sahip olanlar olmasaydı dünya nasıl bir yer olurdu bilemeyiz. Ancak başarılı girişimcilerin sahip oldukları ortak özellikleri sıralayabiliriz. Her durumda Pozitif, uyumlu, idmanlı, ikna kabiliyeti yüksek… “Bir düşünce ekersin, bir eylem biçersin. Bu cümleleri ilk kez Robin Sharma’nın Ferrarisini Satan Bilge kitabında okumuştum. Daha sonraları bu sözleri girişimciliğin ruhu ve psikolojisiyle çok bağdaştırdım. Dünyayı girişimciler kurdu ve onlar düzeni devam ettiriyor. Girişimcilerin sahip olması gereken kişilik özelliklerini daha önce yazmıştım. Bu özelliklere sahip insanların bazı ortak psikolojilere de sahip olduğunu gözlemledim. Hepimiz bazen biraz mutsuz, karamsar, düşük motivasyonlu, bezgin olabiliriz. Ancak, başarılı girişimcilere baktığımızda, psikolojilerini her şart ve durumda olumlu tutabilen kişilerin varlıklarını sürdürdüğünü gözlemledim. Diğer önemli faktörse şartlara uyum sağlayabilmek. Dünya değişiyor ve dünya bize uyum sağlamayacak, biz ancak dünyaya uyum sağlarsak başarılı olacağız. Girişimciler genel olarak nasıl bir psikolojik ruh halinde şimdi bir göz atalım: Üşenmek, ertelemek, vazgeçmek: Hepimizin psikolojisinde var olan “üşenmek, ertelemek, vazgeçmek’ denen Bermuda şeytan üçgeni zaman zaman bizi ele geçirir. Hiç fark etmediğimiz şekilde uyuşur ve zehirleniriz. Üşendiğimiz için yapmamız gereken şeyleri sürekli erteleriz. Üşengeçlik zaman için bir ruh haline dönüşür, kişiyi rahatlığa iter. Ertelediğimiz şeyler, bizim için yanımızdan geçip giden fırsatlarda olabilir. Nihai gelinen sonuç bütün amaçlarımızdan sapmak ve vazgeçmek olacaktır. Girişimcinin kaçınması gereken, kendini kısırdöngüye sokan bu üçlüdür. “Reddedilmeye olan dayanıklılığı sadece reddedildikçe kazanırsınız. Girişimciyseniz deriniz hızla kalınlaşır.” James R. Cook’un bu sözü girişimcinin reddedilmeyle ilgili korku dolu psikolojisini çok güzel özetler. Girişimcinin yapısında biraz “ısrarcılık” olmalıdır. Hedeflerimize ulaşmak için çevremizdeki insanların yardımına ihtiyaç duyarız. Her yardım isteği veya herhangi başka bir talep her zaman olumlu karşılanmayacaktır. İnsan psikolojisinde reddedildikçe geri çekilme refleksi vardır. Karşınızdakini bunaltmayacak şekilde, kendinizi hatırlatmanız ve az miktarda ısrarcı olmanız gerekir. İkna etmek: Girişimci olmaya niyetlenen herkesin sahip olması gereken en önemli becerilerden biri ikna kabiliyetidir. Girişimci, iş fikrini eyleme dönüştürürken, kendine inandırmak için ailesini ve çevresini ikna etmek zorundadır. Sonrasında fikrine finansal destek için yatırımcıyı, ilerleyen zamanlarda ürününü satın alması için müşteri ikna etmelidir. İkna etme süreci, girişimcinin hiç peşini bırakmaz. İknanın gücü tutarlılıktan geçer. Eğer, iş planınız ve yaptıklarınız tutarlıysa, karşınızdakini ikna etmekte zorlanmazsınız. Ortamı koklayan girişimci: Başarılı girişimcilerin kişisel özellikleri ve psikolojik durumu açısından benim en çok gözlemlediğim ve önem verdiğim özelliklerden biri, girişimcinin sezgi yeteneğine sahip olmasıdır. Girişimci, piyasanın gidişatını, toplumun sosyolojik eğilimlerini ve yeni trendleri sezer. Ortamı iyi gözlemler ve buna göre ihtiyaçları belirleyip, iş fikrini geliştirir ve hayata geçirir. Günümüzde artık trendleri takip edenler değil, yeni eğilimleri yaratanlar başarılı olmaktadır. “Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil”: Konfüçyüs’ün, bu sözü günümüz girişimcilerinin psikolojilerini yüksek motivasyonda tutmaları için akıllarında bulundurmaları gereken bir sözdür. Başarılı girişimcinin psikolojisi “yol açmaya” güdümlüdür. İstediğimiz koşulları bulamazsak, yaratmalıyız. Problemler ve stres hepimizin iş hayatında sık sık karşılaştığı ve canımızı sıkan olaylardandır. Başarılı girişimci, sorunun değil, çözümün parçası olmaya odaklanır. Oysaki bizler, hayatımızın büyük kısmını, zayıf yönlerimizi kuvvetlendirmeye harcayarak geçiririz. Gerçekte, güçlü yönlerimizi daha da güçlendirmek bizi daha ileri götürür. İdmanlı psikoloji: Bu psikolojik literatürde kullanılan bir terminoloji değildir. Benim kişisel gözlemlerimle bulduğum bir tür. Etrafınızda nadiren gördüğünüz insan tipleri vardır. Genelde çok kötü şeylerle karşılaşmış, başarsızlıklar yaşamışlardır, ancak başlarına gelen her şeyi soğukkanlılık ve olgunlukla karşılayıp düştüklerinden daha hızlı ayağa kalkma cesaretine ve motivasyonuna sahiptirler. Yollarına devam ederler. Ben bu tarz insanların idmanlı psikolojilere sahip olduklarına inanıyorum. Defalarca zorluk ve başarısızlıkla karşılaşsalar bile hiç yılmayarak sonunda hedeflerine ulaşırlar. Pozitif psikoloji: Arkadaşlarınız ve çevrenizdekilerle konuşurken işler nasıl gidiyor dediğinizde cevaplar hep aynıdır: İyi, kötü, fena değil, uğraşıyoruz, aynı, bildiğin gibi. Diyaloglar bu şekilde geçer. Bu durum yabancılarda çok farklıdır. İşler nasıl gidiyor diye sorduğunuzda, harika, mükemmel, çok iyi gibi cevaplar alırsınız. Belki işleri gerçekte iyi gitmiyordur ancak psikolojiyi pozitif tutmak ve etrafa da o elektriği yaymak önemlidir. Yalnızlık psikolojisi: Girişimci, biraz yalnız olan kişidir. İlk girişime başladığında sorumluluğu ve riski göze almıştır. Keith Ferrazi’nin Asla Yalnız Yeme (Never Eat Alone) kitabında iletişimin gücünden bahseder. Yalnızlık, doğru iletişimle aşılır. İletişimin gücü, yalnızlık psikolojisiyle de baş edebilmeyi beraberinde getirir. Diğer taraftan bu networking içinde önemlidir. Girişimciler çevresinden ve karşılaştığı yeni kişilerden destek alarak ilerlerler. Başarılı girişimciler aynı zamanda iyi networkerlardır. Saplantılı psikoloji: Hepimiz geçmişe takılıp kalabiliriz. Geçmişteki olayların ve insanların bugünümüze engel olmasına izin verirsek, kendi geleceğimizi de riske atmış oluruz. Başarılı girişimcilere baktığımızda yaşadığı olaylardan dersini alan ve yoluna devam eden kişilerin ilerlediğini görürüz. Girişimcinin ilerlemesindeki en önemli faktörlerden biri motivasyonunu yüksek tutması, negatif durumlara saplanıp kalmaması, kendini ve ekibini doğru yönlendirmesidir. Duygusal zekâ: Girişimciler ve herkes için en önemli maddeyi sona sakladım. Farkında olmasak ta kararlarımızı etkileyen, bize yön veren şey duygusal zekâmızdır. Duygularımızla çatışmak bize enerji ve zaman kaybettirir. Duygusal zekâlarını iyi yönetenler, güçlü psikolojilere sahip kişilerdir. Duygular kişiye özgü olduğu için herkesi birbirinden farklı kılar. Başarılı girişimciler, sosyal becerilere sahip olma, empati yapma, motive etme gibi yeteneklerini en iyi şekilde kullananlardır. Hayattaki “şans faktörü”, hem girişimciler için hem de herkes için söyleyebileceğim 11. maddem. Şans, doğru hazırlığa sahip olan insanlara vurur. Ancak, bazen ne yaparsanız yapın sizin için kırmızı ışıklar yanarken, başkalarının hayatında yeşil ışıklar çoğunluktadır. Herkes başarısızlığa uğrar veya düşer ama kimisi dört ayağının üzerine düşer. Ben bunun formülünü elimden gelenin en iyisini yapmak, gerisini akışına bırakmak ve evrendeki iyi enerjilere inanmakla buldum. Başarı için önce kişisel gelişim
Bir yöneticinin ilk düşünmesi gereken, çalışanlarının görüşleri ile bütünleşerek aynı doğrultuya bakmaktan geçer. Bunun yanında iş için gerekli olan motivasyonu sağlamak adına yapılacaklar ve oluşumun sahiplenilmesi için gerekli bakışların oluşumu gene yöneticiye bakıyor haldedir. Dünyamızda iş sektörüne girmiş çoğu bireyin yaptığı en büyük hata ise sevdiği işi belirlemeden hızlı kararlar alması sonucu yanlış işe temel atmasıdır. Bu iş bir nevi araba kullanımına benzetilebilir. Kararsızlığın bedelleri de bir o kadar sancılı olacaktır, aynı şekilde yanlış kararlar ölüme götürüre halde olur. Buna bir açıklama getirecek olursak, sevilmeden yapılan her işte önüne çıkan en ufak engelde tökezleme yaşamak an meselesidir. İş sektöründe kadınların bakış açısı çok güzel işlemektedir. Aynı zamanda özel hayatında evini idare eden kadınlar, iş hayatında bir o kadar temkinli davranmayı iyi biliyor. Anneliğin verdiği karşılıksız sevginin gücünün işe yansıması durumunda ortaya akıl almaz derecede işler çıkıyor. Hatırlatacak olursak sevilmeden yapılan bir işte başarının kapıları kapalı olacaktır. Başaracağınıza inandığınız sürece her iş öğrenilir
Hata yapmak herhangi bir işi layıkıyla yapmayı öğrenene kadar kaçınılmazdır. Üstelik sadece bireyler için değil, şirketler için de geçerlidir. Blöf yapmak, biliyormuş gibi göstermek, doğruları çarpıtmak. Çocuklarımıza yapmamalarını söylediğimiz şeylerin başında gelir. Onları açık olmaya, bilmediklerini söylemeye, soru sormaya, hata yaptıklarında kabul edip aynı hatayı tekrar etmemeye yönlendiririz. Oysa iş dünyasında durum o kadar basit değildir. Hatta kimi zaman başarıya giden yolda çocuklukta öğrendiğimiz prensiplerin çoğunu unutmamız gerekebiliyor. Aynı pozisyonun peşinde olan onlarca hatta yüzlerce kişinin önüne geçmek ve işi almak için kişi herkesten daha iyi olduğunu göstermeye çalışır. İş görüşmesinde iyi bilmediği bir şeyi iyi bildiğini söyler, deneyimlerini abartarak anlatır. Hele işe alım ayağında doğru bir kontrol mekanizması yoksa ağzı laf yapan etkileyici bir kişi rakiplerinin önüne kolayca geçer. Bu tür kişilerin çoğu girişimcilik özelliği ön plana çıkan kişilerdir. Göç yolda düzülür misali işi işte öğrenirler. Amatör ruhlu girişimci olmalıFinancial Times’da yazılar yazan girişimci Luke Johnson’a göre, başarının sırrı çoğu zaman kişinin iş deneyimi ve nitelikleri ötesinde, aklını kullanarak işi yapacağına inanmakta ve kendine güvenmekte. Hepimiz bir yerlerden acemi olarak çalışmaya başlarız ve kariyerimizin çoğunu konumuzun uzmanı olduğumuzu kanıtlamaya çalışarak geçiririz. Johnson’a göre, burada önemli bir nokta var. O da ne kadar uzun süreli deneyiminiz olursa olsun amatör ruhunuzu terk etmemeniz. Amatör gözlerle dünyaya bakmak yeniliklere açık olmak demektir. Farklı fikirleri dinlemek, yeni projeler konusunda heyecan duymak kişiyi sürekli gelişime itecektir. Girişimci sektörün gidişatını bu şekilde yakından takip edecek hatta liderlik edecektir. Girişimcilikte pratik teoriyi yenerGirişimcilik öğrenmekten çok yapmayı gerektirir. Kısacası tüm girişimciler işin başında yapabileceklerine kendilerini ve çevresindekileri inandırırlar sonra gerçekten yaparlar. Tabii ki teknik konuları bu genellemenin dışında tutmak yerinde olur. Örneğin, mimarsan, beyin cerrahıysan, önce teorik bilginin tam olması, sonrasında pratikle işinde uzmanlaşmak gerekir. Hastanın bir beynini açayım sonrasına bakarız gibi bir düşünce pek tabii ki kabul edilemez. Hatalardan öğrenmek esastırBazı insanların girişimci doğduğunu, doğalarında kendi kendilerinin patronu olmak olduğunu söyleriz. Aslında bunun anlamı kişilerin herhangi bir komut almadan işlerini baştan sona iyi yapabileceklerine olan inançları ve bu inancı karşılarındakilere göstermeleridir. Girişimci niteliklerine sahip olmak her işi baştan sona başarıyla tamamlamak anlamına gelmez. Girişimcilik yolunda pek çok hata yapılır. İşin en güzel yanı ise, bu hatalardan hiçbir kitaptan veya deneyimli kimseden öğrenemeyeceğiniz dersler alınmasıdır. Saygı ve hayranlık duyduğumuz birçok girişimcinin çoğu zaman başarılarıyla ilgili yazılar okuruz çünkü her zaman başarılar ön plana çıkarılır. Oysa devasa imparatorluklar kurmuş girişimcilerin hayat hikâyelerini okuduğunuzda ne tür büyük hatalar yaptıklarını, bu hataların bedellerini nasıl ödediklerini ve de yaptıkları bazı hataların doğurduğu fırsatların onları nasıl başarılara götürdüğünü okuyabilirsiniz. Yürümeyi nasıl öğrendiniz? Düşe kalka değil mi? Birden ayağa kalkıp emin adımlarla mutfağın yolunu tutmadınız. Peki ya konuşmayı? Önce anne babanızın bile anlamadığı bir dilde heceler ve uydurduğunuz kelimeleri tekrar etmeye başladınız. Aylar sonra her gün yüzlerce pratiğin ardından düzgün kelimeler ağzınızdan çıkmaya başladı. Kısacası, neyin ne olduğunu ve nasıl söylendiğini öğrenene kadar bıkıp usanmadan hata yaptınız. Hata yapmak herhangi bir işi layıkıyla yapmayı öğrenene kadar kaçınılmazdır. Üstelik sadece bireyler için değil, bu öğrenene dek hata yapma durumu şirketler için de geçerlidir. Başarılı iş adamlarına baktığınızda bu insanların her şeyi bilen insanlar değil, başarmaya inanan, güçlüklerle mücadele etmeye cesareti olan ve hatalarından ders alan kişiler olduğunu görüyoruz. Gates arama motorlarını zamanında göremediÜstün başarılarını milyar dolarlık devasa kurumlara dönüştüren girişimcilerin yaptıkları büyük hatalara göz atalım. 1975 yılında bir yazılım firması kurarak ve yıllar içinde bu yazılımı her bilgisayarın olmazsa olmazı haline getirerek Gates herkese bir vizyoner olduğunu kanıtladı. 1985′te ilk grafik arayüzü Windows 1.0 ile piyasaya verdi, 1995′te milyonlarca Windows 95 kullanıcısını Internet Explorer’la tanıştırarak internetin yaygınlaşmasına önemli katkıda bulundu. Tüm bu öncülüklerine 90′ların sonunda bir yenisini ekleyebilirdi. Gates arama motorlarının hızla yükseleceğini öngörüp bu alanda araştırma ve geliştirme yapabilirdi. Microsoft 1998′te MSN Search’ü çıkardı, bu arama motoru için yeni bir yazılım geliştirmeye dahi gerek görmedi, Inktomi adında varolan bir arama motorunu kullanmayı tercih etti. Arama motorları Gates’in önceliği değildi. O günkü amacı Netscape Navigator’ı yok etmekti. 2005′te Google’a olan yenilgisini ‘Google popomuza tekmeyi vurdu’ ifadesiyle dile getirdi. 2002 yılına geldiğimizde arama motorları konusunda Gates büyük bir fırsatı kaçırdığının farkındaydı. Google’ın verileri bunu çok net bir şekilde gösteriyordu: 348 milyon dolar kar. 1 sene sonra Google’ın açıkladığı kar 2002′nin 3 katına 962 milyon dolara ulaşmıştı. Sonunda Gates karlı arama motoru alanına girmeye karar verdi. 2006′da Windows Live Search’ü lanse etti ancak Google’la rekabet edemedi. 2009′da Microsoft yeni bir markayla piyasaya girdi ve Bing’i çıkardı. İlk ‘düşünce motoru’ olarak lanse edilen Bing arama motorları pazarının ancak çok küçük bir payını alabildi ve Gates’e çok pahalıya patladı demek yanlış olmaz. Haziran 2011 itibarıyla, Bing Microsoft’a 2.5 milyar dolar ek masrafa mal olmuştu. 1998′te Gates arama motorlarına yatırım yapsaydı, bugün Microsoft Google’ın yerinde olacaktı. O dönemde tüm enerji ve kaynaklarını web tarayıcılarına adamıştı. Bir röportajında ‘başarı kötü bir öğretmen olabiliyor, akıllı insanları hiçbir zaman kaybetmeyeceklerine inandırabiliyor’ dedi. Dünyanın hızla geliştiğini, herşeyin bu gelişime ayak uydurmak için değiştiğini hiçbir zaman unutmamak lazım. Zamanında çok iyi bir model oturttuysanız ve meyvelerini yediyseniz, bunun böyle ilelebet devam edeceği fikrine kapılabilirsiniz. Oysa aslolan iyiyi daha iyi yapmak, değişen şartlara göre hep gelişmektir. Google’ın Larry Page arama motorlarının yıldızı oldu ancak sosyal medyayı kaçırdı1998′de Larry Page ve Sergey Brin’in kurduğu Google’ın arama motorlarını bambaşka bir boyuta taşıması inanılmaz bir başarı. İlk zamanlarından itibaren Google stratejisini akılcı basit bir plan üzerine kurdu: dikkatli bir şekilde finansal değerini belirledi, Google Maps, Youtube ve Gmail gibi hizmetlerini adım adım geliştirdi. Page de Gates gibi ana faaliyet alanına konsantre oldu, arama motorları alanını büyütürken, sosyal medya devriminin olacağını öngördü ancak harekete geçmedi. 2003 yılında Friendster’ı satın almak için 30 milyon dolar teklif etti ancak Friendster’ın kurucularını satmaya ikna edemedi. O noktada kendi sosyal medya platformunu kurmak için gecikmemeliydi belki de. Ancak 2010′da Google Buzz ve 2011′de yerini bıraktığı Google Plus’a kadar sosyal medyaya yeşil ışık yakmadı. Bir şeyler yapması gerektiğini bilmesine rağmen sosyal medyayı iş planına entegre etmekte gecikti. Kıssadan hisse potansiyeli görüp ertelememek gerekir. Rekabetin en üst seviyelerde olduğu bir iş dünyasında en büyük hata; fikri ve kaynakları varken harekete geçmemektir. Başarının ritmine doğru ilerleyin!İnsanların çoğu, başarılı bir hayat yaşabilmenin, dik bir tepeyi tırmanmak kadar zor bir iş olduğuna inanırlar. İşin gerçeği, her gün yapmakta olduğunuz küçük şeylerin bazılarıyla ilgili olan bakış açınızı değiştirerek, örneğin giyim tarzınızı değiştirerek, insanlara sıcak bir şekilde gülümsemeyi ve kendinizi yeni insanlara nasıl tanıtacağınızı öğrenerek, kendinize olan güveninizi artırabilirsiniz. Başarılı bir hayat sürmek, her şeyden önce yeteneklerinize inanmak demektir. Böyle bir inanca sahip olduğunuzda, onu, yaptığınız, her şeye dâhil edebilirsiniz. Unutmayın ki, yeni tanışacağınız insanlar, ağzınızdan çıkan sözcüklerden daha fazlasını alacaktır sizden. Onlar, sizin ne kadar başarılı bir insan olduğunuzu; nasıl giyindiğinize, nasıl yürüdüğünüze, nasıl konuştuğunuza ve kendinizi nasıl sunduğunuza bakarak anlayacaklardır. Daha önce de söylediğim gibi, günlük alışkanlıklarınınız ve her gün tekrarladığımız eylemlerimiz, insanlara bizim km olduğumuzu anlatırlar, ama biz, kendimizi yalnızca kurduğumuz hayallerle tanımlayabiliriz. Yeteneklerimize inanarak, hayallerimizin ne olduğunu iyice bilerek ve zihnimizi olumsuz düşüncelerden temizleyerek, kendimize yalnızca kurduğumuz hayallerle tanımlayabiliriz. Yeteneklerimize inanarak, hayallerimizin neler olduğunu bilerek ve zihnimizi olumsuz düşüncelerden temizleyerek, kendimize olan güvenimizi ve içsel gücümüzü artırırız. Olumsuz düşüncelerimiz ritmi yerine günlük alışkanlıklarınızın ritmini yerleştirdiğiniz de hayallerinizin, başarılı ve güzel hayatın güçlü ve canlı ritmini yakalamalarına izin vermiş olurunuz İyi girişimci olmak için prensip gerek!1) Kendine iyi bak: Bu, bir girişimci için en önemli ve ilk madde çünkü girişimci olmazsa işte olmayacaktır. Girişimcinin en önemli öğesi kendisidir ve bu yüzden kendine iyi bakmalı ve sağlığına dikkat etmelidir. Başarılı girişimlere baktığımızda, girişimcinin işin başında olmadığı durumlarda orta ve uzun vadede girişimlerin başarısızlıkla sonuçlandığı görülmüştür. 2) Takım ruhu: İlk maddenin zararını hafifletecek tek etken iyi bir ekip oluşturmaktır. Patron mantığına dayalı girişimler bir süre sonra, fire vermeye başlar. Bir kişi her şeye yetişemez. İşler delege edilmeli ve bir takım ruhu oluşturulmalıdır. O takımdaki herkes işi sahiplenmeli 3) Değer ver: Beraber çalıştığınız insanlar sizin hayallerinizi gerçekleştirirken, o işi en az sizin yapabileceğiniz kadar iyi yapmak zorundadır. İnsanları işe alırken her konunun gerçekten uzmanını seçtiğinize emin olun. İşleri idareten yapabilecek kişileri değil yetenekleri 4) İşini sevmiyorsan, yapma: Hayalinizi gerçekleştirdiniz ve her geçen gün başarıya koşan bir işiniz oldu, ancak artık bu iş size eskisi kadar zevk vermiyor ve kendinizi mutlu hissetmiyorsunuz. Bu durumda o işi satın, devredin veya başkalarına bırakın. Girişimciler içinde, seri girişimciler farklı nedenlerle de olsa bu şekilde hareket eder. Heyecanını ve motivasyonunu yitirmiş bir girişimcinin şirketi uzun süre ayakta kalmayacaktır. 5) Hatalardan ders al: Girişimci risk alan kişidir. Ancak, her zaman alınan bu riskler başarıyla sonuçlanmaz. Önemli olan denemek, düşmek ve daha hızlı ayağa kalkabilmeyi öğrenmektir. Yapılan hatalardan dersler çıkarmak ve bunları tekrarlamamaktır. Yaşanan başarısızlıklar, girişimciyi antremanlı kılar bu şekilde yeni fikirler üretmek üzerine arayışlara girilir. Böyle bir durumda vazgeçmemek ve kararlı olmak önemlidir. 6) Başarını objektif olarak ölç: Girişiminizin başında kendi kişisel değer yargılarınıza göre başarı ölçütü koyun. Bu kimi insan için para kazanmak, kimisi için kendi hayalini gerçekleştirmek hatta kimi insan için sadece eğlenmek bile olabilir. Sizin kendi başarı ölçütünüz ne? Bunu nasıl ve neye göre ölçüyorsunuz? Bu sorulara verdiğiniz cevaplar girişiminizin niteliğini belirleyecektir. 7) Sürdürülebilir ol: Girişimcinin amacı, sürdürülebilir bir iş kurmak olmalıdır. Şirketin değeri bununla doğru orantılıdır. Çok başarılı ve kar eden bir şirkete sahip olabilirsiniz. Ancak, birkaç müşteriyle çalışıyorsanız, geliriniz ekonomik dalgalanmalara bağlıysa, alma potansiyeliniz olan yeni işler size daha fazla eleman istihdamı gibi konularda maliyetlerinizi arttırıyorsa, büyümeyi durdurmak zorunda kalırsınız. 8) Parkinson yasasını hatırla: Parkinson yasası ‘Bir iş her zaman kendisine ayrılan sürenin hepsini kapsayacak şekilde uzar’ der. Bu girişimler için ve bütün işletmeler için zamanını doğru kullanmasını gerektiğini hatırlatır. Zamanı iyi kullanmak illa uykusuz geceler, ofiste uzayan saatler demek değildir. Burada, o işe bitirilmesi için verilen hedef sürenin gerçekçi olması gerekmektedir. Gereğinden çok vakit harcamak, sadece vakit kaybıdır. 9) Üç aşama: Her kurulan yeni girişimin üç aşaması vardır: Gelir öncesi, kar öncesi ve büyüme. Şirketlerini ilk gelirini elde etmesi bazen beklendiğinden daha uzun sürebilir. Kara geçmek bundan da uzun sürebilir, gittikçe büyümek ise zorlaşabilir. Bu aşamalar için hazırlıklı olun. Önünüzü görün ve ona göre hareket edin. 10) Peter prensibi: Peter Prensibi şöyle der: ‘Bir hiyerarşide her çalışan, kendi yeteneksizlik düzeyine erişme eğilimindedir. Herkes yetenekleri doğrultusunda yükselir ve o noktaya ulaşıp orada kalırlar. Çalışanlarınızın bu noktaya geldiği yerde sizin ne yaptığınız çok önemlidir. İşletme körlüğüne düşmek hem çalışan hem girişimci için kötü sonuçlar doğuracaktır. Bu noktada çalışanların verimlerini iyi değerlendirmek ve bu değişimi iyi yönetmek gerekmektedir. İnovasyonsuz girişimcilik olmaz!Zamana ayak uydurmak gerekliliği gerçek bir gerekliliktir. Bazı girişimciler bir şey üretmeye başlarlar insanlar onu satın almaya başladığında bunun hep böyle kalacağını sanırlar. Ancak dışarıda bir sürü girişimci aç kaplanlar gibi beklerler ve fırsatını bulduklarında müşterileri ve ciroları midelerine indirmekten çekinmezler. İş dünyası hiç bitmeyen bir satranç maçıdır ve süreli oynanır. Zamanı geldiğinde doğru hamleyi yapmayan oyuncu fazladan bir veziri bile olsa eninde sonunda mat olmaya mahkûmdur. Bu öyle bir satranç maçı ki rakibiz hamle yapmak için sizin hamle yapmanızı beklemek zorunda değildir. Bütün sorun rakiplerinizden kaynaklanmaz. Günümüz dünyasında istisna iş kolları hariç dünyanın öbür ucunda olup bitenler sizin işlerinizi etkiler. Türkiye’de İngilizlere villa satan bir şirketiniz var diyelim. Bu şirket off plan olarak elindeki arsalara tasarladığı villaları sipariş ve satın alma sonrası imal ediyor olsun. Amerika Birleşik Devletlerinde çıkan bir kriz AB yi de etkiler, İngilizlerin kendi ülkelerinde gayrimenkul fiyatları etkilenir ve yerlerde sürünmeye başlar. Bu sebepten daha önce ülkelerindeki fiyatın dörtte birine ev almak mantıklıyken birden kendi ülkelerinden gayrimenkul almak daha mantıklı hale gelmeye başlar. Veya yasa değişir ve siz yabancılara mülk satamaz hale gelirsiniz. Satmak için villa arsaları alıp projeler hazırladığınız bölgede işe başladığınız yıllarda birkaç villa projesi varken artık yüzlerce hazır vaziyette villa satışa sunulmuş ve buna mukabil talep tarafında kayda değer bir gelişme olmamışsa sizin proje aşamasındaki villanızı satmanız oldukça zorlaşır. Etrafınızda olup bitenleri anlamadan daha önce yaptığınız gibi aynı bölgede villa yapmaya devam etmeye çalışırsanız sonunda zararına satışlar ve villalardan birini kendinize ayırmak gibi durumlar sizi bekliyor demektir. Ürettiğiniz şeyi taklit ediyorsanız geride kalmışsınızdır. En azından işe ürettiğiniz şeyin tasarımının nedenlerini ve sonuçlarını bilmelisiniz. Bu sizi yenilerini tasarlamaya götüren ilk adım olur. Burada bir örnekle yola çıkalım. Diyelim ki vida üretiyorsunuz. İşe daha önce üretilen vidaların benzerlerini üreterek başladınız. Vidanın başındaki şekli, yivlerini, kalınlığını ve uzunluğunu aynen uyguladınız. Tamam da o yivler oraya neden konmuş? O başlığın şekli niye öyle? Yivlerin şekli vidanın malzemeye giriş hızını ve malzemeye tutunma gücünü belirler. Bu şekli belirleyen temel faktör vidanın kullanılacağı malzemedir. Ahşapsa durum farklı, metalse farklıdır. Başlığın şekli de vidanın gireceği malzemeye, deliğin şekline ve hatta kullanılacak olan tornavidanın şekline göre değişim gösterir. Vida denen hayatımıza çivi den çok sonra çıktı. Çiviye göre çok daha iyi bir tutunma sağladı. Başlangıçta düz bir çizgi ve düz tornavidayla çalışan sisteme çeşitli şekillerde başlıklar ve onları açıp kapayacak farklı uçlu tornavidalar ve anahtar tipleri çıktı. Sonra şarj edilebilen el matkapları çıkınca ucuna da tornavida uçları takılmaya başlandı. Sonra birisi akıllı vidayı yani ucu delebilecek şekilde tasarlanmış vidayı çıkardı. Ahşap parçaları çeşitli şekillerde birbirine bağlayan envai tür vidalama sistemleri üretilmeye başlandı. Yani karşıdan bakınca son derece basit gözüken bir vidanın bile gelişimi inanılmazdır. Bu gelişime ayak uyduramazsanız yok olmaya mahkumsunuz. Eğer bu değişimi belirleyenlerden birisi olursanız işte o zaman yıldızınız parlamaya başlar. Otomatiğe bağlayıp uzun süre para kazanabileceğiniz bir iş kolu bulmak imkânsızı aramaktır. Sürekli ürününüzü, verdiğiniz hizmetin biçimini değiştirmek zorundasınız. Sizinle benzer işi yapanlarla dirsek temasında olmak, başka şehirlerde ve ülkelerde sizin yaptığınız işi yapanları takip etmek çok yararlı olacaktır. Kalitenizi, karlılığınızı, müşteri memnuniyetinizi artırmanın her zaman başka yolları vardır. Sürekli bunları araştırma halinde olmak zorundasınız
|
16334 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |